4 Temmuz 2009 Cumartesi

Sosyalizm, Milliyetçilik ve Dindarlık: Analiz

Bir teorinin nasıl katmanları varsa, felsefi merkezi ve politik stratejik bir çevresinin olduğu düşünülebilir. Örneğin, felsefi açıdan diyalektik materyalizmi ve devrimciliği merkeze alan bir teoride yeniden dağıtımın devlet aracılığıyla (reformla) yapılmasına ilişkin bir politik strateji varolabilir. Politik strateji, verili tarihsel durumdaki toplumsal ve politik güçlerin durum değerlendirmesi değerlendirilerek teorinin eğip bükülmesidir bir bakıma. Örneğin, Refah Devleti’nin neoliberal eleştirisi karşısında yeniden dağıtımcılığa sığınan sosyalist düşünürlerin konumu budur. Engels’in referans yapılan pasajı ya da reformun kabul edilebileceği tarihsel durumlara dair diğer pasajları, felsefi merkez ile politik strateji arasındaki ilişkiden kaynaklanmaktadır.

Topçu’nun ırkçı politik stratejisi, felsefi merkezinde yer alan hümanizm ile gerilim oluşturmaktadır. Çatışma, insanlığa sevgi besleyenler yaşayan insanların hepsini sevmeli midir? sorusundan kaynaklanmaktadır veya kötülük problemiyle ilgilidir.

Topçu, merkezdeki tasavvufun geniş görüşlülüğüyle devrimcilik arasında bir tezada düşmüştür. Bu tezat -soyut insanlığın sevilmesi ama yaşayan insanlığın bir bölümüne karşı kurtarılmasının planlanması- ideolojilerin tarihselleşmesi sırasında yaşanan bir çelişki değil midir? Eylemci strateji belirlenmesi aşamasında her ideoloji kötülük problemiyle yüzleşmek durumundadır. İdeolojilerin sınıflandırılmasındaki ölçüt ise, kurtarılan-kurtulunan konusundaki nitelemelerdir. Topçu’nun nitelemelerinde ekonomik kategorilerin önemi tartışılmazdır. Asıl eleştiri, homo economicus’a yönelmektedir. Yahudi’de homo economicus’un örneğini bulmaktadır. ‘Bizde Milliyet Hareketleri’nde şöyle yazmıştır:
‘En güzel örneğini Yahudilerde gördüğümüz tüccar milletlerle ahlaki bir medeniyet kurulamazdı. Burjuva demek demek, zekanın zorbalıklarıyla istismar eden demektir. İnsanlığı kurtaracak olan ahlaki medeniyetin, toprağa yerleşmiş, kaynaşmış bir uzviyet olan ve kan dökmeyi haram sayan Asya’nın yarınki uyanışından doğacağına inanıyoruz’.

Kan dökmeyi haram sayan Asya insanlık ideallerinin gerçekleştirileceği bir düzeni hangi metodla kuracaktır? Toprağa yerleşmiş, kazma seslerinin şıkırtısını bir ilahi olarak duyan eşit insanlar cemaati nasıl kurulacaktır? Topçu, İslam tasavvufu ile devrimcilik veya ek olarak hayranı olduğu Gandici pasif devrim metodu ile aktif devrimcilik arasında sıkışmıştır. Cemil Meriç’in Arthur Koestler’dan mülhem ifadeleriyle, Yogi ile Komiser arasında ya da Gandi ile Lenin arasında. Topçu’ya içkin karanlıkların tespiti bu muhasebeyle birlikte götürülmelidir. Karanlıktan aydınlığa çıkış da bu genel ve can alıcı problemi dikkate almak veya çözmekle yakından ilgili görünüyor...